Livaneli'nin "yazilmaya baslanmasindan 29 yil sonra biten bir roman" olarak nitelendirdigi kitabi.
Kitapta 2 anlatici var: Biri romanin baskahramani Sami Baran -kendi agzindan kendi hikayesini anlatiyor- , digeri ise Sami Baran'in yasadiklarini ondan duydugu, ogrendigi kadariyla romanlastiran isimsiz arkadasi. Dolayisiyla roman icinde roman, kitabin sonunda final icinde final var. Sonlara dogru aklimizda bir soru: Oldurmek mi bagislamak mi?
Sami Baran 9 yildir Stockholm'de yasayan politik bir multeci. Tek multeci o degil, Turkiyeli, Iranli, Uruguayli, Ispanyol hatta Japon gibi farkli kulturde multeciler de var onla birlikte. Hepsinin yasadigi hisler benzer, "Insanlar da agaclar, bitkiler gibi topraga dikilir, dolayisiyla dogaya aykiriydi surgun." diyor Livaneli. Eserde betimlenen butun hisler cok gercekti ve belki ben de bir gocmen oldugum icin olabilir, cok etkilendim. Kendi adima tam da dogru zamanda okumusum. Bence zaman gectikce, yasadiklarimizla olgunlastikca yeniden okunmasi gereken bir eser.
Kalemine saglik Livaneli.